DOLAR
32,48 -0.20
EURO
34,93 +0.27
ALTIN
2.435,80 +0.52
BIST
9.717 -0.05
BITCOIN
64.632 +0.42
12
07.01.2020, 12:02 4981

Brecht’in estetik kuramının sinemaya etkisi

İlk makalemizde Brecht’ci estetikten bahsettik, sinemaya etkisini ise bu yazıya bıraktık.

Brecht’in klasik anlatıyı “kırma” yolundaki adımlarının sinemaya derin izler bıraktığı malumumuz. Hatırlatmamız gerekirse; Brecht, Aristoteryen anlatının izleyiciye düşünme fırsatını tanımadığını ve izlediklerini sorgulamadan benimsemesine yol açtığını belirtmiştik. Bu, tek bir gerçeğin dayatılmasına böylelikle tekelci bir düşünce sisteminin inşa edilmesine sebep olacaktı…

Brecht ışığında klasik anlatı sinemasının dramatik yapısının ilk kez Dziga Vertov tarafından sorgulandığı söylenebilir. (Şen 2016) Vertov, “sinema-dram halk için afyondur” diyerek, klasik anlatı sinemasının sunduğu gerçeklik algısını eleştirir. Vertov’un geliştirdiği “Kinoglas” ve “Kinopravda” kuramlarıyla senaryoyu, oyunculuğu, dekoru, kostümü ve makyajı reddederek dayandığı miras bakımından binlerce yıllık bir geleneğe sahip olan sinema-dramın dışına çıkmıştır. (aktaran Tezgören, Parkan,1991).

Brecht’e dönecek olursak, O’nun için filmin yaratı olduğunu ve gerçek olmadığını vurgulamak bir esastır. Bir önceki yazıda da değindiğimiz gibi bu Brecht’in kuramında yöntem olarak gösterdiği birçok alt kavramla vurgulanabilir. Yabancılaştırma, mesel çalışması, epizotik yapı, naivete, gestus, tarihselleştirme, anlatımcı yapı ve göstermeci oyunculuk. (Parkan 1983)

Gerçekliğin bir taklidi olduğu varsayılan “geleneksel” anlayışa karşı çıkan Brecht, katharsis (arınma) ve einfühlung (empati) kavramlarını da kendi tiyatrosundan silmek adına belli başlı yöntemlere başvurdu. Bu yöntemlerden en önemlisi de özellikle sinemaya da en büyük etkiyi yapan “yabancılaştırma” tekniğidir. Çeşitli kurgusal atlamalar, tekrarlar, müzik ya da oyunculuklarla ve en beklenmedik anda oyuncunun kameraya dönüp izleyiciyle göz göze gelmesiyle yabancılaştırma efekti yaratılmış oluyordu. Böylelikle esere odaklanmış olan ve iyice eserin içine giren alımlayıcı/izleyici karakterin onu bir başkası olarak tanımlamasıyla kurduğu özdeşleşmeyi kaybeder ve durum da yabancılaşmayla sonuçlanır. Olayların takip ettiği neden-sonuç ilişkisinin yerine Brecht, epizodik anlatımı koyar. Her sahne kendisi için vardır.

Brecht’in sinemayla da yakından ilgilendiği bilinmekle birlikte sahiplendiği pek film de yok gibidir. Kendisi hiçbir filmi baştan sona yönetmemiştir. Yapıtları birçok kez beyaz perdeye aktarılsa da hiçbirisi onun gözüne girememiştir. Brecht’in sinemaya ilgisini ise Holywood’da dostluk kurduğu ünlü tiyatro ve film yönetmeni Joseph Losey’den dinleyelim: “Brecht bir sinema tutkunuydu, özellikle ABD’de yaşadığı günlerde o, Weigel ve Eisler her gün birkaç film seyrederdi.” İlgilendiği sinema alanında yazdığı senaryolarla başarısızlığa uğramasının sebebi ise alanın aynı zamanda ticari yönü ağar basan bir endüstri sektörü içinde yer almasıdır. Bu noktada diğer filmlerin aksine Brecht’in gözüne girebilmiş tek yapıt 1932 yılında çekilmiş olan ve zaman zaman Brecht’in de yönetmenlik yaptığı Kuhle Wampe filmidir.

Film Brecht'in kurmuş olduğu sistematiğe uygun bir yapıya sahiptir. Filmin dört ana bölümünden oluşan epizotik bir yapısı vardır. Evlenme çağına gelmiş kızları hariç bütün fertlerinin işsiz olduğu bir aile çevresinde gelişen olayların, oğlu intihara, aileyi evden atılmaya götürmesi sonucunda kızın devrimci kitleler içinde yer almaya yönelmesiyle noktalanır film. Filmin Brecht’in anlayışıyla çekilmesinin sonucu, her epizot kendi içinde de farklı epizotlara bölünür ve seyircinin olaylara karşı konumunu kuvvetlendirerek olayları çözümleme ve eleştirmesinin yolunu açar. Film boyunca gestuslar ve yabancılaştırma efektleri, ailenin başına gelenlerin doğal bir felaket olmayıp böyle bir sosyo-ekonomik yapının zorunlu toplumsal sonucu olduğunun seyirci tarafından bilince çıkarılmasına hizmet ederler.

Sinemada Brechtyen estetiğin yansımalarını Fransız Yeni Dalga filmlerinde görmek de mümkündür. Özellikle Godard bu isimlere öncülük eder. Godard altına imza attığı her işte izleyicisini düşündürmeye ve klasik anlatıyı yıkmaya sevk etmiştir. Bu tür filmlerde oyuncular aniden kamerayla göz teması kurabilir, alımlayıcıya yabancılaştırma yaşatabilir ve izleyicinin katharsis yaşamasına mani olabilir. Çünkü; katharsis yaşayan izleyici, o konu üzerine bir kez daha düşünmeyecektir, böylelikle Brecht’ci estetikle uygulanmak istenen, izleyici pasif konumdan aktif konuma hareketlendirme işlevi de göremeyecektir.

Bu türden filmlere örnek olarak diğer filmler ise Yılmaz Güney’in Umut, Fellini’nin Amarcord adlı filmleridir.

Umut’ta, geçim aracını bir kaza sonucu yitiren bir küçük tüccarın ya da yarı-proleterin, proleterleşmektense, eski sosyal konumuna dönmek için giriştiği çabalar, (zenginlerden yardım isteme, borç arama, milli piyango bileti alma, bir Amerikalı zenci askeri soyma ve define arama çabaları), (seyircinin ideolojik önyargıları) ile yaşam realitesinin çatışması, anlatımcı yapıyı vermektedir. (Parkan 1983) Bununla birlikte film, Brecht’in estetik uygulamasının tüm koşullarını yerine getirmese de bu noktada örnekler arasındaki yerini alabilir.

Amarcord’da ise yer yer Titta figürünün naiv bakış açısıyla, yer yer, avukatın ve seyyar satıcının anlatıya dayalı sergilemeleriyle ortaya çıkan mesafeli sunum, yabancılaştırma ve tarihselleştirme efektlerini vermektedir. Bu yapıtın temelinde de Fellini’nin çocukluğundan süzülüp gelen bir naiv tutum vardır.

1960'lı yıllara varıncaya kadar yapılan filmler içinde, Bemard Dort, C. Chaplin'in M. Verdoux'sunu (bütünü içinde olumlu hiç bir şey içermemesine rağmen, kahramanının sadece olumluluğun kaynağı olması bakımından), M. Antonioni'nin filmlerini (LaNotte, L'Avventura, L'Eclisse) (burjuva tiyatrosunun mirası olan geleneksel dramatizasyon'u reddetmesi bakımından) ve Chabrol'ün Les Bonnes Femmes filmini, (mükemmel bir mesel'e sahip olması bakımından) Brechtçi bir estetik çizginin uzantıları olarak görmektedir.

Yazımın sonunda geleneksel Dramatik ve yenilikçi Epik eserlerin okumasını yapabilmeniz için kıymetli bir tabloyu da sizlerle paylaşmayı elzem görüyorum.

Kaynakça

Bozkurt, Nejat. «Bertold Brecht.» Sanat ve Estetik Kuramları içinde, 227-239. İstanbul: Ara Yayıncılık), 1992.

Parkan, Mutlu. «Naivete.» Brecht Estetği ve Sinema içinde, 29-31. Ankara: DOST KİTABEVİ YAYlNLARI, 1983.

J. Losey, «L'oeil du Maitre», Cahiers du Cinema, No. 114, Aralık 1960.

Kulıle Wampe, Yön. S. Dudov, Sen. B. Brecht, E. Ottwald, Kam. G. Krampf, Müz. H. Eisler, Oyn. H. Thiele, E. Busch, M. Wolter, A. Fischer 1932.

Bemard Dort, "Pour une Critigue Brechtienne du Cinema", Cahiers du Cinema, No. 1 14, s. 39-4041.

D. Vertov, “Sinema-Göz Toplulukları İçin Geçici Direktifler”, Gerçek Sinema, Sayı: 7, s. 13.

             Makal, Prof. Dr. Oğuz. «BERTOLT BRECHT VE EPİK KURAM, SİNEMADA ETKİLERİ ÜZERİNE.» Beykent Sosyal Bilimler Dergisi, 2008: 40-71.

            Şen, Ecem. Filmloverss. 15 01 2016. https://www.filmloverss.com/brecht-estetigi-ve-sinema/ (erişildi: 01 07, 2020).

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
Günün Karikatürü Tümü

Günün önemli haber ve videoları WhatsApp kutunuzda! Telefon numaranızı yazın, hemen abone olun...

12
az bulutlu
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Namaz Vakti 25 Nisan 2024
İmsak 04:16
Güneş 05:49
Öğle 12:52
İkindi 16:39
Akşam 19:44
Yatsı 21:11

Gelişmelerden Haberdar Olun

@