-->
Mevzu TV | Mevzu sadece haber değildir.
2020-10-26 13:58:54

Uçan Ekonomi

Şükrullah Özçelik

26 Ekim 2020, 13:58

Çocukluğumda bir filmde izlemiştim. Sahne Şöyleydi: Uçan bir şey vardı, kalabalık içinden birisi, “Şu uçan şey de ne böyle?” diye sorduğunda birisi “ uçak” dedi, birisi “hayır o kuş” dedi, sonra birisi daha da yüksek sesle “ hayır, hayır o Süpermen” dedi. Bu sahneyi bugüne uyarlarsak şöyle olacağını tahmin ediyorum. Birileri uçan bir şey var diye haykırsa, kalabalıktan biri “ dolar” der, birisi “hayır o altın” der, birisi “Euro” der ama son sözü iktidar söyler ve şöyle der: “ Hayır, hayır uçan şey Ekonomimizdir.”

Peki, gerçekte uçan şey nedir, buna birlikte bakalım.

Her şeyden önce birkaç şeyi bilmemiz gerekiyor. Para birimleri, kıymetli maden, endeks, karşılıksız para…

Bir ülkenin para biriminin değerini, dünya pazarındaki nüfuzu, üretim odaklı bir ekonomi olması ve basılan paranın karşılık buluyor olması belirler. 2008 yılında Amerikan Merkez Bankası (FED), karşılıksız dolar basarak piyasaya sürmüştü ve dolar endeksi düşmüştü. Ama sonra çeşitli yollarla piyasadaki parayı çekmiş ve dolar endeksi tekrar yükselmişti. Bununla da kalmayıp birçok ülkede ekonomik olarak kötü etkilemişti. Bu etki Türkiye’de daha fazla olmuştu. Sebebini bugünkü yaşanan olaylar üzerinden ifade edeyim. Aynı yöntemle 2019 yılından bu yana FED tekrar piyasaya dolar bastı. Bu dolarların ise piyasada bir karşılığı olmadığı için dolar, altın ve birçok para birimi karşısında değer kaybetmektedir. Dolar endeksi dediğimiz şey Doların. Euro, Yen, Pound, İsviçre Frangı, İsveç Kronu ve Kanada Dolarından oluşan sepete karşı değerini ifade eder. Ve Dolar Endeksi bugünlerde 92-94 bandında seyretmektedir. Oysaki 4-5 ay önce 100-105 bandında idi. Bu kadar değer kaybeden dolar nasıl oluyor da TL karşısında 7 TL’nin üzerinde bir karşılık buluyor? “Nasıl bu kadar değer kazanıyor?” demiyorum dikkat edin. Çünkü Dolar değer kazanmıyor. Olan şey TL’nin değer kaybıdır. Şimdi birçok para birimi, Dolar karşısında değer kazanırken TL Neden kaybediyor? Şimdi de bu konuya açıklık getirelim. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nin akçeleri ve kârının hazineye devredilmesi sonucu bir daralma yaşandı. Merkez Bankasının faiz indirimleri ve özellikle kamu bankalarının vermiş oldukları krediler ve bu kredilerin dönüşünün olmaması bankaları zora soktu. Piyasanın ihtiyaç duyduğu nakit, Merkez Bankası tarafından basıldı ama altın ve dolar rezervi olmadan yani karşılıksız bir şekilde piyasaya sürüldü. Ve bu karşılıksız para, TL’ye değerini kaybettirdi. Bununla birlikte çalkantılı bir piyasanın olması, üretimin olmaması, siyasi iradenin müdahalesine maruz kalan bir Merkez Bankası olunca ülke ekonomisi ciddi çalkantı içine girdi. Dolayısıyla TL’nin değer kaybı, USD (Doların) değer kaybından daha fazla olmuştur.

TL’nin altın karşısındaki durumu ise biraz daha farklıdır. Altının değer artışı yukarıda ifade ettiğim gibi piyasaya sürülen doların karşılığı olacak düzeyde altın rezervin olmamasıdır. Bu durum doların değerini düşürmekle kalmadı “uluslararası altın avı” başlamasına sebep oldu. Piyasadaki altınlar toplanmaya başlanınca altın fiyatlarında yükseliş yaşandı. Sonuç olarak altın fiyatındaki artış Küresel bir artıştır. Fakat TL’nin hem dolar (USD) karşısındaki değer kaybı, hem de altının TL karşısında değer kazanması Merkez Bankasını Swap işlemlerine ve faiz artışlarına sevk etmiştir. Swap işlemlerin çözüm olmaması, üretimin gerçekleşmemesi ve faizlerdeki düzensiz değişimlerin doğurduğu sorunlar Türkiye Ekonomisini çıkmaza sokmaktadır.

Son olarak bu durumdan çıkmanın çözüm yolu nedir? Sorusuna cevap vererek yazımızı tamamlamış olalım. Günümüz Türkiye’si ekonomik sistemi, Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS) ‘dir. Yani devlet ayakta kalmak için borçlanma yolunu seçiyor ve borçlanmanın bir kısmı Döviz (Euro ve USD) ile yapılmaktadır. Hem iç borçlanma hem dış borçlanmada yüksek faiz uygulanmaktadır. Kurdaki en ufak kıpırdama ve yükseliş borç yükünü arttırıyor ve ödemede gecikmeler yaşanıyor. Bu itibar zedelenmesi ve güvensizlik ortamı ekonomiyi zora sokuyor. TCMB, mevcut durumdan kurtulmak için çözümü faiz artırmakta buldu. TCMB’nin Ortalama Fonlama Maliyetine baktığımızda faiz artırımı yapıldığını görebiliyoruz. Hükümet ise kötü ekonomik durumu örtbas etmek için enflasyon sepetinde maliyeti artan kalemlerin, sepetteki etkisini azaltarak enflasyon oranı düşürmeye çalışıyor. İşsizlik artıyor ve bu artışı gizlemek için de kısmi çalışma ödenekleri verilerek işten çıkarmayı önlemeye çalışıyor. Balon şişirmek yerine ekonomiyi şişirmek gibi bir hata yapılıyor ve krizin derinliği artıyor. Aynı zamanda kurlardaki dengesizlik artmaya devam ediyor. Çözüm ise yapısal bir reform ile mümkündür. Yani borçlanmanın yerine alternatif bir para bulma yöntemi seçilmelidir. Bu durum siyasi iktidarın pek seçeceği bir tercih değildir. Çünkü oy kaybına sebep olacaktır. Yine de bu tercihi/riski seçmek, hem döviz kurları düşmesi hem de enflasyon etkisinden kurtulmak için tek yoldur.

Yapısal Reformlar ve etkilerine başka bir yazımda değineceğim …

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.